Ekonomi yönetiminin baş aşağı çakıldığı, pandemi yönetiminin ele yüze bulaştırıldığı bir ortamda içki yasağı, aynı zamanda iktidarın yönetim krizini gözlerden uzak tutmasına yarıyor.
Grand Korçi
Alkollü içkiler arasında özellikle rakının giderek politik bir veçheye bürünmesini sağlıklı bulmadığım için bir süredir bu noktaya odaklanmış yazı yazmak gelmiyor içimden. Gel gör ki memleket ahvali buna müsaade etmiyor. Ülkenin önemli bir kesimi hemen hemen her gün tutunduğu bir dalın daha budandığını görmekten ve arkasından öfke biriktirmekten bitap düşmüş durumda. Yaşanan olumsuzluklara karşın parlamenter sistemin muhalefet partilerinden yükselen cılız bile sayılmayacak itirazlar, bu öfkeyi hem büyütüyor hem de dilsiz bırakıyor bir bakıma.
26 Nisan ve 14 Nisan tarihli genelgelerde açıkça yer almamasına karşın içki satışının yasaklanacağına dair yorumlar da bu öfkenin katlanmasına yol açtı. İçki meselesi Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana yumuşak karnı aslında. Devrim sonrası meşruiyetini kazanan içki Türkiye sağı için her zaman galebe çalınması gereken bir şey olageldi. İslamiyete dair ana akım yorumlarda ‘’haram’’ sayılan içkinin ulu orta içilebiliyor olması hazmedilemedi. Son kırk yıllık dönemin yirmi yılında moral üstünlüğü ele geçiren iktidar, başka pek çok alanda yaptığı hamlelerin yanında içki meselesine el atmayı uzun süre erteledi. Şimdiyse pandemi bahane edilerek yapılan ilk denemelerin ardından aslında hiçbir mesneti bulunmayan keyfi bir kararı önümüze koyarak ciddi bir mesaj veriyor bizlere. ‘’Artık evlerinize de karışacağım. Benim istediğim nizamın sağlanması için her şeyi yaparım ve olur’’ diyor.
Haliyle bir taraf moral üstünlüğünü perçinlerken diğer taraf yaşam tarzının elinden alındığı gerçeğiyle depresif bir ruh haline bürünüyor. Bütün tepkiler içki yasağına yönelmişken sosyal destek olmadan tam kapanmanın felaketle sonuçlanacağı gerçeğini dillendirenlerin itirazları duyulmaz oluyor. Ekonomi yönetiminin baş aşağı çakıldığı, pandemi yönetiminin ele yüze bulaştırıldığı bir ortamda içki yasağı, aynı zamanda iktidarın yönetim krizini gözlerden uzak tutmasına yarıyor.
Evet içki meselesi bu toplumun fay hatlarından birisidir ve çelişkiler gün yüzündedir. İçki içenleri sürekli hor gören kibirli zihniyet son yıllarda en büyük vergiyi içki içenlerden aldı. Şeker pancarı tarımını yok ederek, şeker fabrikalarını üç otuz paraya yandaşlarına hibe ederek ve çalıştırmayarak etil alkol ithalatını serbest bıraktı. İHA’larla, SİHA’larla övünürken gümrüklerden sokulan kaçak etil ve metil alkolü yakalamayı beceremeyip vatandaşlarının ölmesine bir bakıma göz yummuş oldu. Bir yılı aşkın süredir içki satan meyhaneler, barlar ve kafelere destek vermeyerek, konserleri yasaklayarak milyonlarca çalışanı olan bir sektörü açlığa mahkum etti. Şimdiyse satışı kanunla düzenlemiş bir maddeyi yasak ibaresi dahi koyulmamış olmasına rağmen genelgeyle iptal etmeye çalışıyor. Üstelik bunu şifahen yapabileceğine güveniyor. Örnek çok lakin bu fayda son yıllarda biriken enerji, fayın kırılma olasılığını gün geçtikçe yükseltiyor.
Buna karşın toplumun azımsanmayacak bir kesimi birkaç gündür sosyal medyada #alkolümedokunma etiketini TT yapmaktan öte bir tepki geliştirebilmiş değil. Marketler içki reyonlarını kapatma yarışına girişmiş durumda. Tekel bayileri seslerini duyurmak için çırpınıyor. Bakanlıksa web sitesinden yaptığı açıklamada, 30 Nisan 2021 günü SGK primi ödeyeceklerin sokağa çıkmalarının serbest olduğunu duyuruyor. Bırakın vergi, sigorta primlerinin ertelenmesini, para ödeyeceklere eskort tahsis edilecek noktaya gelindiyse malumu ilan ediyor; Kasada para kalmadı.
İktidar çarkları durdurmadan tam kapanmaymış gibi yaparak, aslında bize cambazı göstermeye çalışıyor. Oysa uzun zamandır önemli bir kesim cambazı da görüyor, göstermeye çalışanı da. İçki yasaklarını da sosyal destek vermeden kitleleri açlığa mahkum eden tam kapanmaları da kabul etmiyor. Bu kararların anayasaya, kanunlara aykırı olduğunu bilmekle birlikte meşru görmediğini de belirtiyor elindeki imkanlarla. ‘’Aksırarak tıksırarak içenlerden’’ rövanşı alma duygusuyla girişilen bu hamleler maatteessüf kimseye yaramayacak. Tam kapanma gelmeden bu karar düşüncesinden vazgeçilmesi gerekir.
Ez cümle Cumhurbaşkanı’nın nezdinde Türkiye sağının ve tüm totaliter ideolojilerin (bu arada Türkiye sağının düşüncelerine ideoloji gibi bir kelimeyle karşılanacak yüksek bir nitelik atfettiğim sanılmasın) arzu ettiği düz bir zemin oluşturulmuş gibi gözükse de bu düzlüğe pek aldanmamak lazım. Zira satıh düzleşip büyüdükçe mikro düzensizlikler, çıkıntılar, girintiler, çatlaklar perspektif gereği görülmez olur ama yok olmaz. Buralardan kırılan ışığın yansımaları o düz zemini dalgalandıracak, perspektifi bozacak potansiyeli içinde barındırır her dem.
Not: Bu yazı ilk olarak 29.04.2021 tarihinde Gazete Duvar’da yayınlanmıştır.