Rakının bu topraklarda hiçbir zaman sadece rakı olmayıp politik bir hatta da tekabül ettiğini unutmamak lazım. İnsanların beklenti ve taleplerinin ıskalanması, moral değerlerinin hor görülmesi, rakının erişilemez bir arzu nesnesine dönüştürülmesi, resmi tüketiminin düşmesinin yanı sıra başka fay hatlarını da devindirebilir.
Grand Korçi
Rakı tüketiminin düştüğüne dair şimdiye dek bir fikriniz olmasa bile başlığı okuyunca olası sebepleri zihninizde hemen sıralamış olmanız muhtemel. Bu sıralamada vergi yükü nedeniyle rakının aşırı pahalı olması ve rakı severlerin tüketimlerini düşürmesi, piyasa rakısını alamayanların kaçak tüketime yönelmiş olması, özellikle genç kesimin rakı kültüründen uzaklaşması ve diğer içki türlerini tercih etmesi, ülkenin giderek muhafazakarlaşması, halkın sağlık kaygısıyla alkol alışkanlığını terk etmesi, Canan Karatay’ın rakıyla ilgili bir açıklama yapmış olması gibi seçeneklerin kahir ekseriyeti yer almıştır mutlaka. Zira arife tarif gerekmez. Memleketçe profesyonel sosyologlara taş çıkartacak kertede toplumsal olayların kök sebeplerini şıpın işi tespit etmek gibi bir hasletimiz var ne de olsa.
İtiraf etmek gerekirse bu bilgiye ilk eriştiğim zamanlarda yukarıda saydığım seçeneklerden Karatay hariç hepsini bir çırpıda ben de düşünüverdim. Özellikle alkolle ilgili kayıt, istatistik, özgün ya da derleme çalışma bulmanın çok zor olduğu bu topraklarda, böyle bir verinin neye dalalet olduğuna dair kesin cümleler kurmak kolay değil. Anlamlı varsayımlar üretebilmek için eldeki verileri daha dikkatli incelemek gerekiyor.
Dünyanın pek çok ülkesinde alkol ve tütün ürünlerinin fiyatı yüksektir. Bunun bir amacı alkolü ve tütün ürünü kullanımını caydırmak iken çoğu ülkede bu iki segmentin toplam vergi gelirleri içindeki payı oldukça yüksektir. Ezelden beri hükümetler bu gelirden mahrum olmak istemezler. Türkiye’de 70 cl’lik bir şişe rakıdaki oranlar da bu durumun en bariz göstergesidir.
Bayi kârı dahil satış fiyatı 44,30 TL olan 70 cl’lik rakının üzerine, 76,10 TL ÖTV ve 21,60 TL KDV binince satış fiyatı 142 TL’ye fırlayıveriyor. En fazla dokuz duble çıkarılabilecek 70 cl’lik rakının kadehi, yaklaşık 16 TL’ye geliyor. Eh bu durumda beş dakikada bir ‘haydi şerefe’ diyerek kadehin dibini görmek, hele ‘fondip’ lüks kaçacaktır haliyle.
Bayi kârı dahil satış fiyatı 44,30 TL olan 70 cl’lik rakının üzerine, 76,10 TL ÖTV ve 21,60 TL KDV binince satış fiyatı 142 TL’ye fırlayıveriyor. En fazla dokuz duble çıkarılabilecek 70 cl’lik rakının kadehi, yaklaşık 16 TL’ye geliyor. Eh bu durumda beş dakikada bir ‘haydi şerefe’ diyerek kadehin dibini görmek, hele ‘fondip’ lüks kaçacaktır haliyle.
Rakı tüketimindeki düşüşün miktarını Tarım ve Orman Bakanlığı Tütün ve Alkol Daire Başkanlığı’nın yayınladığı verilerden takip etmek mümkün. Buna göre 15 yıl önce, yılda 44 milyon 167 bin 330 lt. tüketilen rakının tüketim miktarı 2018’de 35 milyon 934 bin 117 lt olarak gerçekleşmiş. Yani toplamda 8 milyon 233 bin 213 lt’lik bir düşüş söz konusu. Aslında 2012 yılından bu yana sürekli bir düşüş yaşanıyor rakı tüketiminde.
Tablo 1 : 2004-2018 Piyasaya arz edilen rakı miktarı
Bu verinin anlam kazanması için evde rakı benzeri ürün yapanların sayısındaki artışı ve piyasaya giren ve kayıt dışı sahte rakı miktarını da göz önüne almak gerekir. Son yıllarda tarımsal kökenli etil alkol’den (TKEA) rakı benzeri içecek yapanların sayısında ciddi bir artış olduğu aşikar. Bunu engellemek için 70 cl’lik 1 lt’lik cam ambalajda satılan TKEA’nın içine acılık veren bitrex isimli bir kimyasal koyularak denatüre edilmesi zorunlu kılındı. Elbette bu kitlenin sayısını bilebilmek mümkün değil. Ancak ambalajlı ve denatüre edilmemiş yani bitrex koyulmamış TKEA’nın üretim ve ithalat rakamlarına bakmak bir yaklaşım sağlayabilir.
Tablo 2 : Yıllara göre mutlak alkol cinsinden piyasaya arz edilen TKEA verileri (Litre)
İçine bitrex koyulmamış yani denatüre edilmemiş TKEA, eczacılıktan kozmetiğe, evsel amaçlı kullanımdan alkollü içki üretimine dek pek çok alanda kullanılıyor. Yani Tablo 2’deki toplam verilere bakıp buradan rakı benzeri içecek yapmak için ne kadar kullanıldığını kestirmek mümkün değil. Yine de görüleceği gibi TKEA’nın toplam tüketimi her geçen yıl artış göstermiş. Kısaca, vatandaşın evde yaptığı rakı benzeri ürünün rakı satışlarının düşmesinde etkili olmuş olabileceğini söylemek mümkün gözüküyor. Sahte rakı yapanların da TKEA kullandığını düşünürsek, rakamlardaki düşüşe katkısı olmuştur demek yanlış olmaz. Özellikle sahte rakı pazarının büyüklüğü ile ilgili bir veri elimizde yok. Bu TKEA meselesinin ayrıntılı incelemesini ve TKEA ithalatının Türkiye için ne anlama geldiğini başka bir yazıya bırakarak devam edelim.
Rakı tüketimi düşmüş gözükürken diğer alkollü içkilerde durum nedir diye bakmamak olmaz. Yine Tarım ve Orman Bakanlığı verilerinden yola çıkalım.
Tablo 3 : Rakı hariç diğer alkollü içeceklerin piyasaya arz miktarları (Litre)
Kalabalık etmemesi için 2005-2015 arası rakamlar tabloya dahil edilmese de çoğu içkinin piyasa arzının düzenli olarak arttığını söylemek mümkün. Bu tablo bize memlekette rakı ve kanyak hariç bütün içki türlerinin tüketiminde artış olduğunu gösteriyor. Rakı tüketimi düşerken viski, rom, votka tüketiminin hatırı sayılır artışı dikkat çekiyor. Biradaki artışlar çok radikal değil ancak şaraptaki artış miktarı kayda değer seviyede. Bu durumda, içki tüketim alışkanlıklarının rakı aleyhine geliştiğine dair bir çıkarsamanın da ucu gözükmüş oluyor.
‘Rakamlar böyle söylüyor ama vatandaş ne diyor?’ diye merak ederseniz işiniz zor. Zira memlekette bu alanda yapılmış çalışma bulmak kolay değil. Neyse ki az sayıdaki örneklerden birisi çok kısa bir süre önce Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi’nde yayınlandı. Murat Çetin ve Ersan Özkan tarafından gerçekleştirilen, ‘Alkollü İçecekler Tüketimine Yönelik Bir Saha Araştırması: Trakya Bölgesi Örneği’ isimli araştırma konuya bilimsel bir disiplinle yaklaşıyor. Doğru bölgede doğru yapılmış bir çalışma. Araştırma, vergi dolayısıyla artan içki fiyatları ile içki tüketimi arasındaki ilişkiye odaklanıyor. İçki tüketen kişilerle anket tekniğiyle gerçekleştirilen araştırmaya katılanların yüzde 40’ının kadınlardan, yüzde 44’ünün evlilerden, yüzde 84’ünün 18-44 yaş aralığından oluştuğu belirtilmiş. Meslek ve gelir düzeyleri açısından da farklı kategoriler mevcut.
Araştırmaya katılanların yüzde 80,3’ü kaçak içki kullanmadığını, yüzde 16,8’i ara sıra kullandığını, yüzde 1,9’u sürekli kullandığını beyan etmiş. Kaçak içki kullanma gerekçesi olarak sırasıyla, getirilen vergi zamları neticesinde oluşan yüksek fiyatlar, tadının güzel olması, başka ülkede üretiliyor olması gibi nedenler sıralanmış. Katılımcılar ‘alkollü içecek tüketimini bırakmanızda en büyük etken ne olabilir?’ sorusuna, yüzde 65,4 gibi yüksek bir oranla sağlık sorunları demişler. Eş ve çocuklar %13, yüksek fiyat seçeneği ise %9,6 gibi düşük bir oranda kalmış.
Bir başka ilginç soru da vergi oranları ve tüketim eğilimine ilişkin. Katılımcılara ‘Alkollü içeceklerin vergi oranlarında bir artış yaşandığında tüketim eğiliminiz nasıl gelişir?’ diye sorulmuş. Tüketim miktarımı azaltırım diyenler yüzde 30,3, tamamen bırakırım diyenler yüzde 8,7, kaçak ürün tüketmeye başlarım diyenler yüzde 20,2, daha düşük fiyatlı ürüne yönelirim diyenler yüzde 20,2, tüketim tercihim ve oranım değişmez diyenler yüzde 20,7. Fiyatlar düşürülse bile tüketimimde artış olmaz diyenler de yüzde 57’lik bir oranı oluşturuyor. Vatandaşın yüzde 84’ü vergi sisteminin adil olmadığını belirtmiş başka bir soruya verdikleri yanıtla.
Görüldüğü gibi vatandaş vergi artışı nedeniyle içkiyi bırakmıyor, kaçak ürüne yönleniyor ya da tüketim miktarını azaltıyor. Vergileri adil ve haklı bulmuyor. Şimdi rakının piyasaya arz rakamlarındaki düşüşün nedenlerini biraz daha anlamlandırabiliriz.
Gelelim son yıllarda toplumun muhafazakarlaşması olgusuna. Elbette bu faktörün sadece rakı değil tüm alkollü içeceklerin tüketimine yönelik etkisinden bahsetmek gerekiyor. Türkiye hiçbir zaman kişi başı alkol tüketim miktarı açısından önde gelen ülkeler arasında yer almadı ama üniversitelerden, resepsiyonlardan, festivallerden, pek çok belediye sosyal tesisinden kaldırılan alkollü içeceklerin tüketim miktarlarını düşürmüş olması beklenebilir. Anadolu’da pek çok vilayette beş yıldızlı otel dışında alkol tüketmek hem çok zor hem de hoş karşılanmıyor günümüzde. Muhafazakarlaşmanın alkol tüketimine etkisini anlayabilmemiz için kapsamlı çalışmalara ihtiyaç olduğu ortada.
Ele almadığımız bir etken olarak Canan Karatay beyanatları kaldı ki onu da bir latife olarak derkenar edelim.
Yukarıda saymaya çalıştığımız her etkenin rakı tüketiminin azalmasına katkı sunduğu aşikar. Ancak her bir etkenin hangi ağırlıkta rol oynadığını şimdilik ölçmek mümkün gözükmüyor. Ancak artan vergiler vatandaşı çare aramaya itmiş durumda. İnsanlar tüketim miktarlarını azaltıyorlar, evde rakı benzeri içecek yapıyor, dışarıdan temin ettikleri rakıları tüketiyorlar. Vergilerin düşürülmesini istiyorlar.
Bu duruma rakı firmalarının kayıtsız kalmaları kendi salahiyetleri açısından pek hayırlı sonuçlar doğurmayabilir. Öte yandan son yıllarda vatandaşın kendi ürettiği rakı benzeri içeceklere yönelmesi alttan alta içki kültürünün gelişmesine de vesile oluyor. Aslında bilinçli bir tüketici kitlesi içki firmaları için bulunmaz bir nimet iken bazıları ‘hobiciliğe’ anlamsızca ve bilinçsizce karşı çıkıyor.
Ezcümle, rakının bu topraklarda hiçbir zaman sadece rakı olmayıp politik bir hatta da tekabül ettiğini unutmamak lazım. İnsanların beklenti ve taleplerinin ıskalanması, moral değerlerinin hor görülmesi, rakının erişilemez bir arzu nesnesine dönüştürülmesi, resmi tüketiminin düşmesinin yanı sıra başka fay hatlarını da devindirebilir. Ne olsa ehlikeyifler ‘memleket kurtarmaya’ ezelden beri antrenmanlı.